Kamu İhale Sözleşmeleri Ve İhale Süreci Aşamaları

21 Ekim 2021

A. İHALE KAVRAMININ TANIMI VE KAMU İHALE SÖZLEŞMELERİ

 1. İhale Kavramının Tanımı        
İhale kavramının farklı disiplinlere göre tanımlanabilir olması, oldukça kapsamlı ve iç içe bir süreci barındırmasından kaynaklanmaktadır. Çok basit bir tanımla ihale, kamu ihaleleri açısından idarenin para harcarken gözetmesi gereken kurallar ve işlemler bütünü olarak ifade edilebilinir. İhale; iş, mal vb. birden çok istekli arasından en uygun şartlarla işi kabul edene verme, eksiltme veya artırma şeklinde tanımlanmıştır.   İhale kavramı idarenin tek bir işlemini değil; birbirinden bağımsız olmakla beraber zincirleme tesis edilen birden fazla işlemini yani;  bir süreci ifade etmektedir.

Kamu ihale sürecine sadece hukuk gözlüğünden bakmak eksik bir yaklaşımdır. Kamu ihalelerinde; idare açısından kamu hizmetinin sağlanması söz konusu iken; işin ifasını sağlayan karşı taraf açısından da bir hakediş söz konusudur. Devletin piyasadaki en büyük alıcı ve satıcı olduğu göz önüne alınırsa kamu ihale sürecinin ekonomik boyutu yadsınamayacak büyüklüktedir. Ekonomik boyutu bakımından ihale, özellikle fiyatın belirsiz olduğu hallerde satıcının potansiyel alıcılar arasından nesneye en fazla değerleyen potansiyel alıcıya nesneyi yaklaşık fiyattan teklif ederek satmasıdır.

Kamu ihale kavramı, idarenin görev alanına giren hizmetlerin yürütülmesi amacıyla;  karşılığı idare tarafından ödenmek üzere,  gerekli mal ve hizmetlerin veya bir işin yasada öngörülen usul kurallarına uymak suretiyle oluşturulan rekabet ortamı içerisinde katılan adaylardan en uygun teklifi sunan özel bir kişiye yaptırılmasına yönelik olarak imzalanacak sözleşmelerin oluşum sürecini ifade eden bir dizi işlemleri ifade eder.      

İhale usulü; mal, hizmet alımı ve yapım işinin yaptırılması kamu kaynaklarının verimli kullanılması ve olabilir en iyi hizmet sunucusunu bulmak için kabul edilmiş bir yöntemdir.

2886 sayılı Devlet İhale Kanunu döneminde kamu ihaleleri kavramı, hem kamunun ihtiyaç duyduğu mal ve hizmetlerin alımı ve yapım işlerini, hem de kamunun sahip olduğu malların satımı ve kiralanmasını içerecek bir genişlikte kullanılmıştır. Ancak 4734 sayılı Kanun ile birlikte, artık kamuya gelir getirici işlemlerle, harcamayı gerektiren işlemler ayrı ayrı düzenlemelere konu edilmiş ve kamu alımları özel olarak düzenlenmiştir.  

4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun tanımlar başlıklı 4’üncü maddesinde ihale; “ Bu Kanunda yazılı usul ve şartlarla mal veya hizmet alımları ile yapım işlerinin istekliler arasında seçilecek birisi üzerine bırakıldığını gösteren ve ihale yetkilisinin onayını müteakip sözleşmenin imzalanması ile tamamlanan işlemler “ olarak belirtilmiştir.
İhale kavramı, idarenin sözleşme öncesi yapması gereken işlemlere ilişkin usul kurallarını ihtiva eder. İdarenin ne tür bir sözleşme yapması gerektiği kural olarak, ilgili yasal düzenlemelerle belirlenmiş bulunduğu gibi bunu yaparken izleyeceği yol ve aşamalar da, birçok genel düzenleyici işlem ile saptanmıştır.  İdarenin sözleşme yaparken izleyeceği genel usul kuralları kamu ihale usulü olarak isimlendirilmekte ve özel bir yasal düzenleme konusu yapılmaktadır.

Kamu ihale süreci farklı disiplinlerin aynı anda analizini zorunlu kılan karmaşık bir yapıya sahiptir. Teknik, mali ve ekonomik içeriğinin yanı sıra hukuki niteliği bakımından da adeta özel hukuk ve idare hukuku arasında sıkışmış; karma bir görünüm arz etmektedir.
İdarenin varoluş nedenlerinin biri de kamu hizmetlerinin sunulması olarak sıkça dile getirilmektedir. Kamu hizmeti kavramının tanımlanamaz bir yapısı olmasına rağmen; uygulamada klasik kamu hizmeti olarak nitelenen eğitim, sağlık, adalet, savunma alanları dışında gelişen teknolojiyle artan toplumsal ihtiyaçların günün koşullarına uygun ifası için farklı faaliyet alanlarının kamu hizmeti olarak atfedilmesi mümkündür. Bu yeni kamu hizmeti alanları idare tarafından ya da idarenin denetim ve gözetimi altında özel kişilerce yerine getirilmektedir.

Basit bir örnek vermek gerekirse; elektriğin bulunmasıyla beraber bu yeni teknolojinin ne şekilde üretileceğine, sunulacağına ilişkin yapılacak tercih, elektrik üretim ve dağıtımı için devletin yapacağı seçim, elektrik üretim ve dağıtımını kamu hizmeti olarak nitelememize neden olabilir. Devlet, elektriği kendisi üretip, dağıtma eğilimde olabilir. Ancak; elektriğin eski bir teknoloji olmaya başlamasıyla ve her alanda kullanılma zorunluluğu karşısında devletin artık bu hizmeti tekel üretici ve dağıtıcı olarak ifası oldukça maliyetli ve zor olacaktır. Zamanla devlet bu işi özel kişilere yaptırmaya başlayacaktır. İşte bu noktada, elektrik üretim ve dağıtımı kamu hizmeti vasfını devletin bizzat ifasıyla değil; devletin denetimi ve gözetimi altında yapılacak olmasıyla muhafaza edebilecektir.

Modern idare hukukunda kamu hizmeti tanımı şu şekilde yapılabilir; “ Kamu yararı içermesi ve özel faaliyet olarak gereği gibi sunulmaması nedeniyle, yasama organı tarafından özel faaliyetler için söz konusu olamayacak ayrıcalıklar ve yükümlülükler rejimine tabi tutulan ve sorumluluğu ile denetimi son tahlilde bir kamu otoritesi tarafından üstlenilen faaliyet kamu hizmetidir.”

Kamu hizmetinin ne olduğunu ya da olmadığının tartışmasını oldukça çetrefillidir. Kamu hizmeti anlayışı; devletin ideolojik temelleri ve saplantıları, seçilmiş olanların anlayışları ve mevcut iktidarın karar mercilerinin tercihlerinden oldukça fazla etkilenmektedir. Gerçekten de kamu hizmeti kavramı, salt hukuksal bir kavram olmayıp, sosyolojik ve ekonomik boyutunun yanında, özellikle siyasal boyutuyla da dikkate alınması gereken bir kavram olarak ortaya çıkmaktadır.

 2. Kamu İhale Sözleşmelerinin Hukuki Niteliği

İdare, kamu hizmeti olarak tanımladığı işlerin ifası için özel kişiyi ihale usulü sonucu seçmektedir. Seçilen bu kişiyle ihale sözleşmesi imzalanır.

İdarenin sözleşmeleri; genel olarak idari sözleşmeler ve idarenin özel hukuka tabi sözleşmeleri olarak ayrılmaktadır. Sözleşmenin kanunda açıkça nitelendirilmesi ya da uyuşmazlık halinde hangi yargı yoluna tabi olacağının belirtilmesiyle sözleşmenin niteliği, net bir şekilde belirtilmiş olsa da, mevzuattaki açık düzenlemelere uyulması zorunluysa da kanımca bu belirlemeler sözleşmenin niteliği hakkında netlik sağlamamaktadır.

Hukuk sistemimizde bir sözleşmenin idari sözleşme sayılması için; sözleşmenin taşıması gereken koşullar genel olarak şu şekilde sıralanmaktadır: “sözleşmenin taraflarından en az birinin bir kamu kurum ya da kuruluşu olması, sözleşmenin konusunun bir kamu hizmetinin yürütülmesi, kamu yararını gerçekleştirmek olması, sözleşmeyle idareye karşı tarafa nazaran ayrıcalıklı ve üstün yetkiler tanınması”

İdari sözleşmeden bahsedebilmek için bu üç kıstasın beraber bulunması gerekmektedir. Nitekim idarenin özel hukuka tabi sözleşmelerinde de taraflardan biri idaredir. Yine; sözleşmenin konusu bir kamu hizmetinin yürütülmesi olabilir. Ancak; idareye üstün ve ayrıcalıklı yetkileri özel hukuka tabi sözleşmelerinde tanınmamıştır. Özel hukuktaki eşitlik ilkesinin mutlak suretle geçerlidir.

İdarenin ihtiyaçlarının karşılanması için gerçek veya tüzel kişilerle kamu ihale usulü uygulanarak yaptığı sözleşmelere “kamu ihale sözleşmeleri” adı verilmektedir.          İhale sözleşmesinin niteliği açısından; 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunun 4’üncü maddesinin 3’üncü fıkrasında;” Bu Kanun kapsamında yapılan kamu sözleşmelerinin tarafları, sözleşme hükümlerinin uygulanmasında eşit hak ve yükümlülüklere sahiptir.  İhale dokümanı ve sözleşme hükümlerinde bu prensibe aykırı maddelere yer verilemez.  Kanunun yorum ve uygulanmasında bu prensip göz önünde bulundurulur.” hükmü yer almaktadır.

Yine 4735 sayılı kanunun 36’ncı maddesinde; “Bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde Borçlar Kanunu hükümleri uygulanır.” düzenlemesi yer almaktadır. Hiç kuşkusuz; bu düzenlemeler ihale sözleşmesinin hukuki mahiyetini oldukça açık bir şekilde ortaya koymaktadır. İhale süreci sonunda imzalanan sözleşme özel hukuka tabi bir sözleşmedir. İdarenin sözleşmenin uygulanması aşamasında üstün ve ayrıcalıklı yetkileri bulunmamaktadır. İşin ifasını gerçekleştiren istekli ile eşit hak ve yükümlülüklere sahiptir.

Özel hukukta kabul edilmiş olan sözleşme serbestîsi, idarenin özel hukuk sözleşmelerinde özel hukuka nazaran daha dar kapsamlıdır. Sözleşme serbestîsi, sözleşmenin karşı tarafını, sözleşme konusunu, ifanın ne şekilde olacağını vb hususları Borçlar Hukuku’nun temel ilkelerine aykırı olmamak üzere mutlak bir serbesti içinde belirlenebilmesini ifade eder.
İdare Hukuku açısından kanunilik ilkesi ve idarenin tüm işlemlerinde kamu yararı saikiyle hareket etme zorunluluğu olması sözleşme serbestîsi ilkesinin özel hukuktan aynen naklini engellemektedir. Her şeyden önce idare, sözleşmenin karşı tarafını ihale süreci sonunda belirlemek zorundadır. Bu belirlemenin yapılabilmesi için kamu yararı için tesis edilmesi gereken mal, hizmet ya da bir yapıya ihtiyaç duyulmalıdır. Kanunilik ilkesi de kendisini öncelikle Bütçe Kanunu gereği iş için yeterli ödeneğin ayrılması zorunluluğunda ve idarece tesis edilecek diğer tüm işlemlerde gösterir. Dolayısıyla; idare hukuku içinde en temel esasları belirlenmiş olan bir sözleşme ne kadar özel hukuk sözleşmesi olarak nitelendirilebilinir? sorusu akla gelebilir.

Kanımca; ihale sözleşmesinin İdare Hukuku esasları içinde oluşturulması, sözleşmenin ifası sırasında Özel Hukuka tabi olmasını engeller bir husus değildir. Sözleşmenin oluşturulmasına kadar ki aşama da taraflardan biri olan idarenin işlem, karar tesis ederken özel kişi gibi bir serbesti içinde davranması mümkün değildir. Ancak; sözleşmenin uygulanması sırasında idare, üzerinden sadece üstün ve ayrıcalıklı yetkiler vasfını atmaktadır. Fakat kuşkusuz bir kamu hizmeti mevzu bahis olduğu için idarenin denetim ve gözetim sorumluluğu, imzalanan sözleşmeden bağımsız olarak devam edecektir. Bu sözleşmeler ister özel hukuk ister kamu hukuku rejimine tabi tutulsun, bu durum ihaleye ilişkin kuralların uygulanmasında yani idare hukuku ilkelerinin sözleşmenin yapılış aşamasında uygulanmasında bir değişiklik yaratmaz.  

Diğer taraftan; idarenin yaptığı sözleşmelerde de çoğu kez sözleşmenin içeriği idare tarafından tek yanlı olarak belirlenmekte, karşı tarafa idarenin önerisini kabul ya da reddetmekten başka bir yol kalmamaktadır.  İhale dokümanının temin edilmesi ile dokümana karşı belirlenen süre içerisinde herhangi bir şikayette bulunulmaz ise ihale dokümanı kabul edilmiş sayılmaktadır. İhale dokümanında idari ve teknik şartnamenin yanı sıra sözleşme taslağı da bulunmaktadır. Ancak; kanımca isteklilerin imzalanacak olan sözleşmenin maddelerinin henüz ihale süreci idare hukuku alanındayken bire bir bilmesi sözleşmenin özel hukuk sözleşmesi olmasını engelleyen bir husus değildir.

Sözleşmenin imzalanmasıyla başlayan sürecin ilk zamanları sözleşme halen idare hukukuna bulanmış bir görünüm sergilemektedir. Bu karmaşıklık özellikle kendisini sözleşmenin imzalanmasından sonra idari yargı yerlerince ihale sürecine dahil işlemler ya da ihale için verilen iptal kararlarının sözleşmeye etkisinin ne olacağı hususunda kendisini gösterir.

Danıştay 12. Dairesi 24.06.1980 tarihli E:1978/7977 ve K:1980/2917 sayılı kararında karşı oy görüşünde “ Oysa, sözleşme özel hukuk sözleşmesi sayılsa da, sözleşmeden ayrılabilir nitelikteki bazı idari işlemlerin denetiminin idari yargıda yapılmasına bir engel bulunmamak gerekir.” ifadesi yer almıştır.  

İdari yargı yerlerince verilen iptal kararları, iptal edilen işlemi tesis edildiği andan itibaren, geçmişe dönük olarak hükümsüz kılacaktır. Bu hükümsüzlüğün sözleşmeye etkisi olmayacağı düşünülse bile, İYUK md 28 uyarınca ivedilikle mahkeme kararlarının gereklerini yerine getirmekle yükümlü olan idare, hukuka aykırı işlemini mahkeme kararı doğrultusunda geri almak ve ihale işlemlerine kaldığı yerden devam etmek zorunda kalacaktır. İhale sözleşmesinin akıbeti idari yargı yerinin iptal kararıyla doğrudan etkilenmeyecek gibi görünse de dolaylı olarak sözleşmenin etkileneceği açıktır. Taraflar arasında iptal hükmünü takiben bir anlaşma sağlanamazsa, tarafların sözleşme yargıcına gitmeleri söz konusu olacaktı. Sözleşme yargıcıda sözleşmenin geçerli olup olmadığı yönünde bir karar verecektir. Burada karşımıza yeni bir sorun çıkmaktadır. Acaba sözleşme yargıcı ayrılabilir işlemin iptali hükmüne uyarak, otomatik olarak sözleşmenin geçersizliğine mi karar verecektir; yoksa iptal edilen işlemin sözleşme üzerindeki etkisini mi değerlendirecektir?  

Bir örnek vermek gerekirse; bir hizmet işi ihalesinde ihale uhdesinde kalan firma işin ifasına başlamışken; diğer isteklilerden birinin açmış olduğu ihale sürecine ilişkin bir işlem iptal edildiğinde, bu iptal kararının da ihale uhdesinde kalan firmanın teklifinin hukuka aykırılığına ilişkin olduğunu varsayarsak; bu durumda idare, ihale sözleşmesini feshederek, mahkeme kararı doğrultusunda karar tesis edecektir. Örneği daha da detaylandıracak olursak bu hizmet alımı işi ihalesi 2 yıl süreli ise ve yargılama sonunda iptali talep edilen işleme ilişkin dosya

Danıştay’da temyiz incelemesi neticesinde iptal edilmişse, bu durumda büyük bir ihtimalle zaten işin ifası tamamlanmış olacağı için, süreç daha da karmaşık bir hal alacaktır.
    
B) GENEL OLARAK KAMU İHALE SÜRECİNİN AŞAMALARI
       
4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun 1’inci maddesinde kanunun amacı; “kamu hukukuna tabi olan veya kamunun denetimi altında bulunan veyahut kamu kaynağı kullanan kamu kurum ve kuruluşlarının yapacakları ihalelerde uygulanacak esas ve usulleri belirlemek” olarak ifade etmiştir. İhale süreci, kanunda belirtilmiş idari kurum ve kuruluşlarca başlatılacaktır.

4734 sayılı yasanın uygulama alanına giren kuruluşlar 2886 sayılı yasaya göre, tüm kamu kurum ve kuruluşlarını kapsayacak kadar geniş tutulmuştur. Ancak; 2886 sayılı yasadan farklı olarak, 4734 sayılı yasada düzenlenen usul ve esaslar mal ve hizmet alımları ile yapım işleri ihalelerinde geçerlidir. Dolayısıyla; bunlar dışında kalan 2886 sayılı yasa kapsamındaki kiralama, mülkiyet dışında ayni hak kurulması gibi işler 2886 sayılı yasada öngörülen esas ve usullere tabi olmaya devam edecektir.

4734 sayılı kanuna tabi olarak ihaleye çıkabilecek kurum ve kuruluşların tespiti ve yapılabilecek işlerin neler olduğunun yanı sıra ihale sürecinin başlayabilmesi için öncelikle gerekli olan husus yeterli ödeneğin iş için ayrılmış olmasıdır.

5018 sayılı Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu’nun “Amaç” başlıklı 1’inci maddesinde; “Bu Kanunun amacı; kalkınma planları ve programlarda yer alan politika ve hedefler doğrultusunda kamu kaynaklarının etkili, ekonomik ve verimli bir şekilde elde edilmesi ve kullanılmasını, hesap verebilirliği ve malî saydamlığı sağlamak üzere; kamu malî yönetiminin yapısını ve işleyişini, kamu bütçelerinin hazırlanmasını, uygulanmasını, tüm malî işlemlerin muhasebeleştirilmesini, raporlanmasını ve malî kontrolü düzenlemektir” şeklinde belirtilmiştir.

Her sene 5018 sayılı kanuna uygun olarak çıkarılan bütçe kanunda (2012 yılı için 6260 sayılı Bütçe Kanunu kabul edilmiştir) kamu gelirlerinin planlama çerçevesinde atıllığa sebebiyet vermeyecek şekilde kamu harcamalarına kanalize edilmesinin sağlanması gözetilmektedir.

5018 sayılı kanunun 11’inci maddesinde; “Bakanlıklarda müsteşar, diğer kamu idarelerinde en üst yönetici, il özel idarelerinde vali ve belediyelerde belediye başkanı üst yöneticidir. Ancak,

Millî Savunma Bakanlığında üst yönetici Bakandır.

Üst yöneticiler, idarelerinin stratejik planlarının ve bütçelerinin kalkınma planına, yıllık programlara, kurumun stratejik plan ve performans hedefleri ile hizmet gereklerine uygun olarak hazırlanması ve uygulanmasından, sorumlulukları altındaki kaynakların etkili, ekonomik ve verimli şekilde elde edilmesi ve kullanımını sağlamaktan, kayıp ve kötüye kullanımının önlenmesinden, malî yönetim ve kontrol sisteminin işleyişinin gözetilmesi, izlenmesi ve bu Kanunda belirtilen görev ve sorumlulukların yerine getirilmesinden Bakana; mahallî idarelerde ise meclislerine karşı sorumludurlar.

Üst yöneticiler, bu sorumluluğun gereklerini harcama yetkilileri, malî hizmetler birimi ve iç denetçiler aracılığıyla yerine getirirler.” düzenlemesinde harcama yetkisine sahip olan kişiler belirtilmiştir. Maddenin ikinci fıkrasında stratejik plan ve performans hedeflerinin gözetileceği vurgulanmıştır. Merkezden yönetimi esas alan kaynak dağılımı anlayışından, yetki ve sorumluluk dağıtımı ile kaynakların yerinden yönetimi esas alan dağılımı gözetilmiştir. Her idari kurum ve kuruluşun sunmakla yükümlü olduğu kamu hizmetinin farklıdır. Bu farklılık harcama kararlarına hiç kuşkusuz yansıyacaktır. Ayrıca; idarelerin kendi işleyişleri için ihtiyaç duyduğu mal, hizmet ve yapım işi ihtiyaçları farklılık göstereceği için yerinden yönetimi esas alan dağılım kaynakların atıl kullanılmasının da önüne geçecektir.

Kamu ihale sürecinin başlangıcında harcama yetkisine sahip kişilerin yetki ve sorumluluğu altında ödenekten tahsis edilecek kaynak aktarımı ile ihtiyaç duyulan işler belirlenecektir.

Başlayan ihale sürecinin her aşamasında 4734 sayılı kanunun 5’inci maddesinde belirlenen temel ilkeler göz önünde bulundurulacaktır. Kamu ihale sürecinde uyulması gereken temel ilkeler her ne kadar sınıflandırılsa da idarenin tüm ilkeleri bütünlük içinde gözetmesi gerekmektedir.

4734 sayılı kanunun 5’inci maddesinde, belirtilen temel ilkeleri gözetmeden ihaleye çıkılmasına izin verenler ve ihale yapanlar ile yaklaşık maliyete ilişkin gizlilik esaslarını ihlal edenler hakkında ağır yaptırımlar öngörülmektedir. Bunlar hakkında 4734 sayılı kanunun “ görevlilerin ceza sorumluluğu” başlıklı 60’ıncı maddesinin uygulanacağı hüküm altına alınmıştır. Disiplin cezası, ceza kovuşturulması yapılması ve tarafların uğradıkları zarar ve ziyanın genel hükümlere göre tazmin edilmesi yaptırımları öngörülmüştür.

Temel ilkelerin çerçevelediği kuralların gereği olarak idarelerin, istekli ve başvuru sahiplerinin lehine veya aleyhine olabilecek davranışlardan çekinmeleri, tüm rekabet ortamını zedeleyebilecek sübjektif ve indi muamelelerden kaçınmaları; ayrıca kamu sözleşmelerinin tarafı olarak “idare ve isteklilerin” sözleşmenin uygulanmasında eşit hak ve yükümlülüklere sahip olduklarını göz ardı etmemeleri yerinde olacaktır.  

4734 sayılı kanunun “İhale işlem dosyası” başlıklı 7’nci maddesinde;” İhalesi yapılacak her iş için bir işlem dosyası düzenlenir. Bu dosyada ihale yetkilisinden alınan onay belgesi ve eki yaklaşık maliyete ilişkin hesap cetveli, ihale dokümanı, ilân metinleri, adaylar veya istekliler tarafından sunulan başvurular veya teklifler ve diğer belgeler, ihale komisyonu tutanak ve kararları gibi ihale süreci ile ilgili bütün belgeler bulunur.”hükmü yer almaktadır.
İhale yetkilisi, 4734 sayılı kanunun 4’üncü maddesinde;”İdarenin, ihale ve harcama yapma yetki ve sorumluluğuna sahip kişi veya kurulları ile usulüne uygun olarak yetki devri yapılmış görevlilerini” olarak tanımlanmıştır. 5018 sayılı kanunda tanımlanmış olan harcama yapmaya yetkili kişiler 4734 sayılı kanunda tekrar edilmiş ve bu kişiler tarafından yetki devri yapılmış kişilerin onayıyla ihale sürecinin başlayacağı ifade edilmiştir. İhale işlem dosyasında yaklaşık maliyetin nasıl hesaplandığı, kullanılabilir ödenek miktarı, uzman kişilerden oluşan ihale komisyonunun tutanak ve kararları gibi ihaleye ilişkin evraklar bulunur.

4734 sayılı kanunun 9’uncu maddesinde;”Mal veya hizmet alımları ile yapım işlerinin ihalesi yapılmadan önce idarece, her türlü fiyat araştırması yapılarak katma değer vergisi hariç olmak üzere yaklaşık maliyet belirlenir ve dayanaklarıyla birlikte bir hesap cetvelinde gösterilir. Yaklaşık maliyete ihale ve ön yeterlik ilânlarında yer verilmez, isteklilere veya ihale süreci ile resmî ilişkisi olmayan diğer kişilere açıklanmaz.” hükmü yer almaktadır.

Kamu ihalelerinde yaklaşık maliyet açısından gizlilik ilkesine harfiyen uyulması oldukça önemlidir. Gizlilik ilkesinin ihlali evleviyetle rekabet ilkesi başta olmak üzere tüm diğer ilkelerinde ihlaline sebebiyet verecektir. Ayrıca yaklaşık maliyetin tespiti, o işe ilişkin olarak bütçeye konulmuş olan ödeneğin aşılıp aşılmadığının tespiti açısından da önem arz etmektedir. Zira ödeneği bulunmayan işler için ihaleye çıkılamayacağından, idarelerin bütçelerini programlarken ihale konusu yapılacak her alım için yaklaşık maliyeti tespit etmesi ve ödenek miktarının belirlenmesinde yaklaşık maliyet tutarına ilgili mevzuatına göre katma değer vergisi dahil etmeleri gerekecektir.  

İdare tarafından uygulanacak ihale usulüne göre ihale süreci farklılıklar gösterecektir. 4734 sayılı kanun, açık ihale usulü, belli istekliler arasından ihale usulü ve pazarlık usulü olmak üzere üç farklı ihale usulü benimsenmiştir.

İhale teorisi bakımından;  ihale usulünün seçilmesinin, başta rekabet ve ihtiyaçların en uygun şartlarda karşılanması olmak üzere temel ilkeleri doğrudan etkilediği, açık ihale usulünde rekabetin maksimum düzeyde gerçekleştiği söylenebilirse de, özel sektör bakımından koşullara ve ihtiyaca göre, en uygun ihale yönteminin serbestçe seçilmesi mümkünken, kamu kaynaklarının kullanıldığı kamu alımlarında ise seçilecek ihale usulleri hem sayı ve nitelik olarak hem de ihale usulünün seçim şartları bakımından idareleri bağlayıcı kesin kurallara bağlanmıştır.

İhalenin ilanı, Kamu İhale Bülteninde en az bir defa yayımlanmak suretiyle yapılır. İlân edilecek ihalelerden hangilerinin, ayrıca Basın İlân Kurumu aracılığıyla Türkiye çapında dağıtımı olan gazetelerin birinde ilân edileceğini belirlemeye Kamu İhale Kurum’u yetkilidir. Tekliflerin hazırlanması için tanınan sürenin sonunda verilen teklifler değerlendirilir. Yapılacak iş için en uygun teklifi vermiş olan istekliye ihale bırakılır. Kesinleşen ihale kararının ilgililere tebliğiyle bildirim yapılır. Kesinleşen ihale kararında en avantajlı ikinci teklif sahibi de bildirilir.

Kesinleşen ihale kararının bildirilmesiyle ihale sözleşmesi kurulmamaktadır. Ayrılabilir işlem teorisine  göre iki aşama söz konusudur. Kamu ihale sürecinde İdare Hukuku aşamasını sona erdiren kesinleşen ihale kararı, istekliye idare tarafından yapılan bir bildirimdir. İhale kararının bildirilmesi, sözleşmeyi kuran bir kabul beyanı olarak nitelendirilmemiş, sadece kamu hukukuna tabi ihale sürecinim son aşamasını oluşturan bir idari işlem olarak düzenlenmiştir.  Gelinen bu aşamadan sonra idare ile en avantajlı teklif sahibi arasında sözleşme imzalanarak işin ifasına başlanır.

 

Bize Yazın

Nullam nec ex risus. Nullam at metus varius, accumsan tortor non, ullamcorper massa. Nullam pellentesque quis magna vitae tincidunt. Aenean molestie est at arcu congue eleifend non eu augue.

Lorem Ipsum

Test

Form Gönderimi

Tamam